Savaşın çözümü bu mu ?

Savaşın çözümü bu mu ?

Neler oluyor yine Türkiye’ye? Bir yandan barış ve kardeşlik mesajları verilirken öte yandan yine kaos dönemleri oluşturulmaya çalışılıyor. Geçtiğimiz günlerde Genel Kurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada tüm Türkiye’yi sevindiren cümleler sarf edilmişti. Ve bu cümleler artık savaşın biteceğini, daha güçlü ve birlik olan bir Türkiye’nin olacağının sinyalleri diye algınlandı.  Başbuğ yaptığı konuşmada Türk devleti değil de Türkiye devleti olması gerektiğini Atatürk’ün sözleriyle pekiştirdi. Bu askeri kesimin bugüne kadar yaptığı en iyi gelişmeydi. Çünkü Türkiye toplumunda yıllarca dışlanmışlık ve zulümlere direnen halkların ruhu okşanmıştı. Bugüne kadar Türk devleti, Türkiye Türkler’indir, bir Türk dünyaya bedeldir, ya sev ya terk et vs. gibi bir çok ırkçı söylem savuranlar artık birlik mesajları veriyordu. Hatta PKK sorununun artık çözüme ulaşacağı konusunda başta gazeteciler olmak üzere bir çok aydın aynı fikirdeydi. Çünkü Askeri kanat açıklamasında PKK’li olsa da onlar bizim insanımız demişti.  Ve bu çok büyük bir gelişme olarak nitelendirildi.  Ancak hemen akabininde gelişen olaylar bu durumun yine Türkiye’ye yakışır bir tuhaf durum olduğunu gözler önüne sergiledi.

 
Başta Diyarbakır olmak üzere Türkiye’nin bir çok yerinde DTP’liler tutuklanmaya başladı. Gerekçe olarak da bu şahısların PKK’li olduğu belirtildi. İlginç olan da bu aslında. Çünkü aralarında PKK davasından daha önce tutuklanmışlar vardı ve uzun bir süre ceza yatmış olanlar da vardı. Onlar zaten bedellerini ödemişken yeni bir bedel ödetmenin mantığı hayret vericiydi. Özellikle Başbuğ’un konuşmasından sonra böyle birşeyin yapılması çok tuhaf birşey. Bırakın cezaevi yatmış olanları veya şehir içinde olanları, dağda yaşayan PKK militanlarına seslenen Genel Kurmay bu sorunun bitmesi için adım atmış görünüyorken nasıl olur da bu gözaltılar ve tutuklamalar olur.  DTP’nin bir çok yöneticisinin ve aralarında basın mensuplarının bulunduğu bir çok kişi tutuklandı. Bu insanlar artık şehir hayatına katılmışken onları terörist ilan etmenin Türkiye’ye nasıl bir faydası dokunacak. Özellikle PKK’nin de ateşkes ilan ettiği bir süreçte bu gibi bir olay neyin habercisiydi?
 
Vatandaşları tutuklarken PKK’li diye tutukladıklarında dağdaki militanın nasıl olur da Genel Kurmay’ın vaatlerine inanmasını bekleyebilirsiniz. Cezaevi yatmış, bedel ödemiş, acı çekmiş vatandaşları daha kazanamıyorken dağda silahlı olan militanı nasıl kazanacaksınız?  Bu çok karmaşık bir komplo. ABD Başkanı Obama’nın ziyaretinden sonra bu tür olayların olması kuşku uyandırıcı tabi.  ABD Türkiye’ye PKK sorununu halletmesini söyledi, Kürt sorununu halletmesini söyledi. Ama bu nasıl bir çözüm yolu anlamış değilim.
 
Bakınız, Türkiye artık savaş istemiyor, kardeş kavgası istemiyor, çete istemiyor, derin devlet istemiyor. Hep birlikte kardeşce ve kendi öz kimlikleriyle, renkleriyle yaşamak istiyor. Birlik olan bir Türkiye istiyor. Siyasal ve kültürel hakların olduğu, ayrımcılığın yapılmadığı bir ülke istiyor. Ve bu çok yakın görünen bir şey. Uzak değil artık. Ama bazılarının tezgahı bozuluyor galiba.  51 kişi tutuklandı. Gerekçe ise sözüm ona bu vatandaşlar PKK’liymiş. Diyelim ki iddia doğru. Hani kazanma politikanız, hani sorunun silahsız çözümü?  Görünen köy klavuz gerektirmez. Bu tür girişimler barışı baltalamaktan başka birşey değildir.
 
DTP’nin Türkiye’de Kürtler’i temsil ettiğini artık herkes biliyor. Ve 29 Mart seçimlerinde başarı sağlamış bir partidir. Yapılan bu baskınlar, gözaltılar ve tutuklamalar herkese aynı şeyi düşündürüyor. Birileri DTP’nin bu başarısından rahatsız mı oldu? Oysaki Türkiye’nin birlik ve beraberliği için DTP’nin daha doğrusu Kürtleri temsil eden her partinin varlığına ihtiyaç var. Sonu belli olmayan bu savaşı sonlandırmak istiyorsak ve artık güzel günleri birlikte, kardeşçe yaşamak istiyorsak hepimizin yapması gereken görevler var. Türkiye’nin kaybetmeye ve gerilemeye niyeti yok. Halkların da artık ekonomik payın büyük bir bölümünü devletin savaşa ayırmasını istemediğini hepimiz görüyoruz. Silaha ayrılan paraların yerine barışa kardeşliğe hizmet için sarf edilse eminim ki bu ülkede hem istikrar sağlanır hem de huzur olur. Ve çok kısa bir süre sonra Avrupa Birliği Türkiye’nin peşinden koşar. Ama bunu ülkeyi yönetenlere anlatmak oldukça güç görünüyor. Bu nedenle bu görevin asıl unsuru halklardır. Ve artık akan kanın durması için halkların konuşma zamanı geldi.
 
Türkiye’yi güzel günler bekliyor. Bunu bulandırmak isteyenler elbet olacak. Mühim olan bu tür oyunlara gelmemek ve artık şu kardeşlik cümlesinin altını siyasal bir zeminde oluşturmak gerek. Kardeş olan bir vatandaş kardeşliğin gerektirdiği hukuksal, kültürel ve diğer bütün yaşam haklarının verilmesi gerek. İşte o zaman Türkiye Ortadoğu’nun en büyük devleti olur. Bunu görebilmek kahin olmayı gerektirmez.  Aksini düşünmek bile istemiyoruz. Büyük bir kaos ve ekonomik bunalımlara girmiş bir ülke savaşın eşiğine girmiş olur.
 
Haydi…! Artık tam zamanı. Yaşasın halkların kardeşliği. Yaşasın Anadolu Birleşik Devletleri. Yaşasın insanca yaşamak ve insanlık onuru…   Barış için, kardeşlik için bu ülkeye yeni bir hayat vermek için henüz vakit varken el ele verelim ve birlik olalım.

Leave a Reply